31 Mart 2014 Pazartesi

YA KIRILIRSAN

YA KIRILIRSAN

Durup kendi sesimi duymaya ihtiyacım var,
Yani beynimin sesine.
Yitirilmiş zamanın benden öylece uzaklaşıp gitmesini görecek kadar yüreğim açık,
ama dayanacak bir kalbim ,bir yaşım,bir gözyaşım bir de ben, daha olmayışı
evrensel cesaretimi kırmaya yetecek güçte.
Neye,kime yakışmıyorum?
Ya da yakışmayan o kim?
Ve ben kimdim,kimin için bunca boşlukları kucaklıyordum?
Artık "Her neyse" diye geçiştirecek bir beni bulamıyorum.
Baksanıza! O bile beni nasıl bırakıp gidiyor, bir kuşun ölümü gibi.
Artık yeter! demenin dönüm noktası değil, bir bitişine ihtiyacım var.
Beni layık görmüyorlar;iyi olan hiçbir şeyin içine bırakın girmeyi,
Orada bir kapı görebilirsem ne ala.
Yavaş yavaş ölmek böyle eziyetli bir şeydi,buna dünyaların içerdiği o derinden gelen nefesler,
ve içlenişler hasretler ölüm gibi, yaslanmaktaydı.
Allah-ım, bu nasıl bir kaderdi,nasıl bir kul idim ki ben,iyi olandan uzaktım?
Bu bir isyan değil,sadece istila edilmişliğin ağırlığı altında ezilen bir kır çiçeğinin feryadı!
Ama keşke,keşke bir ses,evet yükselen ,ve yüksek bir ses gelip beni kucaklasa!
Fakat bu da benden münezzehtir maalesef.
Ay'ın yıldızlarla birleştiği ,ve daha sonra yere çakılacağı bir gün olacakmış;
Rüyada gezinen ruhum öyle dedi,ama bu bir varsayım değil mi?
Peki ben de bir varsayım mıydım, yeryüzünde?
Bu coğrafyanın yalnızlığı içimiden ayrıldı, gitti.
Beni terk etti.
Uzun beyaz sakallı ,ve nur yüzlü ak saçlı bir dedeye hasrettim doğrusu.
Yalnızlığıma gelir miydi,dersiniz?
Belki çok mühim işleri vardır...
Tahminen de benden epeyce uzak.
-
Ey dünya!
Gözyaşlarıma biraz sargı bezi rica etsem!
Kanıyor ve hiç durmuyor,
Yoğun bir dalga yüklenmiş de beni alabora olmuşluğumu dahi görmüyor.

Ey insanlık!
Biraz adalet verir misiniz,ama en sağlamından,kalkanlar kadar da sağlam?
Ya da biraz neşeli bir gözyaşı;görüyorsunuz ya
vazgeçemediğim bir gerçek takibimdedir 
"Hah, hadi oradan ,gözyaşıymış!" diye bir inilti mi ,koptu arkamdan?
Desenize yavaş yavaş,ardımdan mecburiyetimin de şehri yıkıldı o zaman?
Ben gibi, yalan ,ve yanlış yani?
Kahretsin!
O halde ezelim de geldi ,ve geçti ebediyen sessizleşerek benden.
Af!Allah'ım, af ki ,ne af,doymamış bir karnın içinden yükselen bir bahçenin sancıyan darbesi bu-
Bu başka bir durum,her anı güncel ,ve gündem olmayan-
Bu başlamış, ama sonu olmayan,bitmeyen bir çıplaklık.
Kibirin gücü kadar dahi olamadım ne yazık ki-
Yazık ki,güç kudretli bir çınar olamadı-
Olamadı tabii,tabipler bile çare bulamadı;
O günün tekrarı olan bugün ise ,hep aynı insanın biyografisini yazıp çizmekte,
Bence o eşi benzeri olmayan adi bir katil!
Ve işgüzarın da önde gidip, duranı.
Duruşu saygın ,ve sağlam bir yaratığın sesini işittim;
Az önce yüzümdeki kılcal damarlara değin yayılmış,
Ve cüret edip baş köşeye geçmiş.
Ona "Kalıcı mısın?" diye sordum.
O'da "Sen zavallı olduğun sürece ,evet!" diye yanıtladı.
Ona dedim ki: "Zavallı olmak nedir?"
O'da dedi ki: "Hep aynı kalmak."
Ben de ekledim: "Gitmek için acele etmemiştim, lakin kalanlarla da işim olmaz."
O'da bana dedi: "Ya kalacak ,ya da gideceksin,ortası yoktur!"
Ben de ekledim: "Ortaklık vardır ama..."
O'da dedi ki son olarak: "Ortaklık ancak ,ve ancak ortalığı karıştırır!"
Ben de ekledim son olarak:"Karışmak için hep aynı kişiyim,hep aynı yerde ,ve hep adaletimle!.."
İkimizde sustuk,zaten tek yaptığımız da buydu;buyrukçulara sunulan bir suskunluk.
Şimdi kalkıp suskunluğu mu, övmem bekleniyor?
Suskunluk susamışlık değil midir a,dostum?
İnsan önce kendine demokrat bir lider olmalıdır.
Zira sonra taşan bir insanlığa,işte o vakit su olunur.
Aksi halde ne çölde bir kum olur insan ,ne de çölün kendisi.

Meral Meri

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder